
Baba koruk (ekþi elma, erik) yer, oðlunun diþi
kamaþýr.
Bir babanýn yaptýðý kötü iþ, sürekli tekrarladýðý
uygunsuz hareketler her nedense aileye yüklenmeye
çalýþýlýr. Toplum içinde de bunun sýkýntýsýný en
çok, çocuk çeker; en çok o, güç duruma düþer.
Baba malý tez tükenir, evlât gerek kazana.
Çoklukla insanlar bir emek vererek kazanmadýklarý
malýn deðerini pek bilmezler, meðer ki bu baba malý
ola. Babadan kalan mal, mülk ya da para hazýr
olduðu, deðeri de pek bilinmediði için kolay ve
çabuk harcanýr; tez biter. Bu bakýmdan babadan kalan
mirasa güvenip çalýþmamak, bir kazanç yolu tutmamak
son derece sakýncalýdýr. Kiþilik sahibi olan kimse
ise baba malýna güvenmez, alýn teri dökerek
kazanmaya çalýþýr, kazandýðýnýn deðerini de bilir,
ona sahip çýkar, dolayýsýyla onu dikkatle harcar.
Baca eðri de olsa duman doðru çýkar.
Dürüst, doðru, iyi ve güzel vasýflarýný doðuþtan
getiren insan, ne denli bozuk, elveriþsiz ortamlarda
bulunursa bulunsun niteliklerini kaybetmeyip korur.
Bu durum nesneler için de geçerlidir.
Baða bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Baðda
izin olsun, üzüm yemeye yüzün olsun).
Bir baðýn bað olmasý için gereken bakým
gösterilmelidir. Üzümler zamanýnda budanmalý,
gübrelenmeli, çapalanmalý ve sulanmalýdýr. Bu
yapýlmazsa o baðdan istenilen üzüm alýnamaz. Bu da
bize gösteriyor ki emekle üzüm arasýnda sýký bir
iliþki var. Bir kiþi bir þeyden verim bekliyor,
fayda temin etmek istiyorsa gereken çabayý
göstermeli; gerekli harcamalardan kaçmamalý, o þeye
iyi bakmalýdýr. Aksi takdirde o þeyden yararlanmaya
yüzü olmaz.
Baðla atýný, ýsmarla Hakk`a.
Hayvanlarýn bir yerde durmalarý isteniyorsa
onlarý mutlaka baðlamak gerekir. Bu durum at için de
geçerlidir. Eðer onu baþý boþ býrakýrsak oradan
uzaklaþýp kaybolabilir, baþýna türlü hâl gelebilir.
Bunun gibi pek çok þeyde önce tedbir alýnmalý, sonra
da Allah`a havale etmeliyiz. Kýsacasý önce tedbir,
sonra tevekkül her iþte kural olmalýdýr.
Baðlý koyun yerinde otlar.
Nasýl ki baðlý koyun, baðlý olduðu ipin izin
verdiði sýnýrlarýn dýþýna çýkýp otlayamýyorsa, kimi
insanlar da ellerinde olan imkânýn dýþýna çýkýp iþ
göremezler; ellerindeki imkân ne kadarsa o kadar
baþarýlý olurlar. Fazla imkânlara kavuþmak,
becerikli insanlarýn daha verimli ve baþarýlý
olmalarýna kapý aralar. Bu sebeple onlara gerekli
olan imkân ve fýrsat verilmelidir.
Bakarsan bað, bakmazsan dað olur.
Ýster bað, ister iþ yeri, isterse bir eþya
olsun, ona gerekli bakýmý gösterirsek beklediðimiz
faydaya kavuþuruz. Bir baða bakmaz, onu çapalamaz,
budamasýný yapmaz, yabancý otlardan temizlemez ve
gübrelemezsek bir zaman sonra onu daða, verimsiz bir
yere dönmüþ görebiliriz. Bakýmý olmayan bir iþ yeri,
bir eþya için de durum bundan farklý deðildir.
Bakýmdan uzak tutulmuþ bir iþ yerinde düzen
gözetilmezse aksaklýklar giderek büyür, önü alýnamaz
olur, sonunda iþ yeri iflasýn eþiðine gelebilir. Bir
eþyanýn bozuk, kýrýk, eksik bir yaný yerinde ve
zamanýnda giderilmezse, o eþya bir süre sonra
kullanýlamayacak hâle gelir. Unutulmamalýdýr ki,
bakýlan ve onarýlan þeyler ancak yararlanýlacak
þeyler olarak ortada kalýr.
Bakmakla usta olunsa, köpekler (kediler) kasap
olurdu.
Öðrenmenin esasý denemeye ve yapmaya dayanýr.
Bir þey, baþkasýnýn yaptýðý iþe bakýlarak
öðrenilemez. Eðer bilgi ve becerinin de
kazanýlmasýnýn yapmaya dayandýðý düþünülürse, bir
iþin öðrenilmesinin seyretmeye deðil, bizzat
denemeye ve o iþ üzerinde çalýþmaya baðlý olduðu
daha açýkça görülür. Ustalýk da ancak böyle elde
edilir.
Bal bal demekle aðýz tatlanmaz.
Bir þeyin yalnýzca adýný etmekle, onun hakkýnda
tatlý sözler söylemekle o þeye kavuþulmaz. Önemli
olan gerekli giriþimlerde bulunup onu ele geçirmek
için uðraþ vermektir.
Balýk aða girdikten sonra aklý baþýna gelir.
Çoklukla düþünüp taþýnmadan, olacaklarý
hesaplamadan iþe kalkýþan insan, bu ihtiyatsýzlýðý
sebebiyle bir felâkete düþtükten sonra aklýný baþýna
toplar; kendine gelip uyanýr. Ama dövünmesi,
çýrpýnmasý bir fayda vermez; çünkü iþ iþten geçmiþ
olur.
Balýk baþtan avlanýr.
Bir yeri yöneten oraya hâkim demektir. Eðer bir
yeri ele geçirmek istiyorsan, oranýn hâkimi olan
yöneticileri ele geçirmen yeter.
Balýk baþtan kokar.
Gerek bir aile, gerek bir topluluk ve gerekse
bir ülkede baþtaki yöneticilerin niyetleri ve
tutumlarý bozuksa o yerdeki her þey de bozuk ve
düzensiz olur. Ortada deðerini koruyan bir þey
kalmaz.
Balýn olsun tek, sinek Baðdat`tan gelir.
1. Yeter ki malýn, mülkün ve paran olsun; ondan
faydalanmak isteyen pek çok kimse olduðuna, hatta
bunlardan kimilerinin çok uzaklardan geldiðine bile
þahit olacaksýn. 2. Kýymetli bir malýn mý var?
Kaygýlanma, onun müþterisi eninde sonunda mutlaka
çýkýp gelir.
Balta deðmedik (girmedik) aðaç (orman) olmaz.
Hayat öyle çetrefilli bir yoldur ki, zorluk,
felâket ve acýlarla karþýlaþmayan, bir zarar
görmeyen kimse yoktur.
Bal tutan parmaðýný yalar.
Baþkalarýna yararý dokunan yerlerde çalýþan,
onlara iyi ve güzel þeyleri sunmakla görevli bulunan
kimse, ürettiðinden ya da daðýttýðýndan kendisi de
faydalanýr. Genellikle bu tutum da hoþ görülmeye
çalýþýlýr. Çünkü o görevi yapan bunu hak ediyor
kanaati yaygýn hâle gelmiþtir.
Bana benden her ne olursa, baþým rahat bulur
dilim susarsa.
1. Hemen her kiþi kendi geleceðini kendisi
hazýrlar. Kendisine gelecek zararlarýn ya da
faydalarýn tümü onun tutumuna baðlýdýr, her þeyin
sorumlusu o olur. 2. Ne söylediðini bilmeyen,
sözlerinin onu nereye ulaþtýracaðýný hesap etmeyen,
lüzumsuz ve çok konuþan kimse, dili yüzünden çeþitli
zararlara uðrar. Aksine diline bir çeki düzen veren,
susmasýný bilen ve ancak gerektiði yerde konuþan
kimseler bu belâlardan uzak olur.
Bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn.
Bazý bencil, çýkarcý kimseler vardýr ki, onlar,
sýrf kendilerine zarar vermiyor diye kötülük yapan
kimselere engel olmazlar. Onlarýn baþkalarýna
kötülük yapmalarýna, bu kötülüklerinin bütün bir
toplumu zarara uðratmalarýna ses dahi çýkarmazlar;
onlara dokunmamaya çalýþýrlar. Oysa bu tavýr son
derece yanlýþtýr. Yalnýz kendimizi deðil, toplumun
diðer bireylerini de düþünmek zorundayýz. Bana ne
demek, nemelâzýmcý olmak toplumun dirlik ve
düzenliðini temelden bozacak bir harekete yol açar.
Baskýn basanýndýr.
Kim ki savaþta düþmanýný gafil avlayýp fýrsat
vermeden hücum ederse, zaferi elde eder; savaþý
kazanýr.
Baskýsýz (çivisiz) yongayý (tahtayý) yel (el)
alýr, sahipsiz tarlayý sel alýr.
1. Ýyi korunmayan araç ve gereçler çabuk
yýpranýr; sahiplenilmeyen mallar elden gider, onlara
baþkalarý sahip çýkar. 2. Çocuklarýn ya da gençlerin
denetimini ve gözetimini iyi yapmalý; aksi takdirde
onlar kötü yollara düþebilir, zararlý
alýþkanlýklarýn tutsaðý olabilirler. Bunlarýn
yanýnda aile ile baðlarý kopup iliþkileri tamamen
kesilebilir.
Baþa gelen çekilir.
Ne kadar istersek isteyelim kimi felâketleri,
kötü durumlarý önleyemeyiz; üstümüze çöken acýlara
katlanmaktan baþka bir þey gelmez elimizden. Bu
durumda yapýlacak tek þey sabýrlý olmak, sýkýntýlara
katlanmayý bilmektir.
Baþa gelmeyince bilinmez.
Ýnsan baþkalarýnýn uðradýðý felâketlerin,
dertlerin ne denli acý olduðunu gerektiði gibi idrak
edemez. Ne zaman ki benzer bir olayla karþýlaþýr ve
acýyý tadar, iþte o zaman anlar.
Baþ baþa baðlý, baþ da þeriata.
Bulunduðumuz yerdeki yöneticiler, bir üst
yöneticiye; üst yönetici ise en üst yöneticiye; o da
þeriata, yani Cenab-ý Hakk`ýn koymuþ olduðu
kanunlara baðlýdýr. Ýnsanlarýn baþýna buyruk hareket
etmeleri böylelikle önlenir, bir sorumluluk zinciri
oluþturulur. Alttakiler üsttekilere, üsttekiler de
þeriate karþý sorumlu olurlar. Bu durum toplumlarýn
genel düzenini saðlamýþ olur. Ancak günümüzde bu
sorumluluk baðý þeriatla deðil, lâik kanunlarla
saðlanmaya çalýþýlmaktadýr.
Baþ baþa vermeyince taþ yerinden kalkmaz.
Bir insanýn gücü sýnýrlýdýr, tek baþýna her iþi
yapamaz. Kimi zor iþleri yapmasý için de baþka
insanlarýn gücüne, iþbirliðine ihtiyaç duyar. Güçler
birleþtirilince zor iþlerin yapýlmasý da kolaylaþýr.
Çünkü birlikten kuvvet doðar.
Baþ dille tartýlýr.
Kiþilerin ne kadar akýllý, ne kadar düþünceli
olduklarý söyledikleri sözlerle ölçülür. Çünkü
konuþmalarýn tutarlý ve yerinde olup olmamasý böyle
bir ölçüm için en elveriþli yollarýn baþýnda gelir.
Baþýný acemi berbere teslim eden, pamuðunu
cebinde taþýsýn.
Bir iþin yapýlmasýný tecrübesiz, beceriksiz,
ustalýðý olmayan kiþilere teslim eden, meydana
gelebilecek zararlara katlanmaya da hazýr olmalýdýr.
Baþ kes, yaþ kesme.
Tabiatý zengin kýlan, bir yeri yaþanýlacak hâle
getiren unsurlarýn baþýnda aðaç gelir. Hayatýmýz
için yararlarý o kadar çoktur ki, yaþ bir aðaç
kesmek, bir insan öldürmek gibidir.
Baþ nereye giderse ayak da oraya gider.
1. Küçükler çoklukla büyükleri taklit ederler.
Onlara özenir, onlarýn yaptýklarýný yapmaya
çalýþýrlar. 2. Bir ülkede iþ baþýnda bulunanlar, bir
iþ yerini yönetenler nasýl hareket edip bir yol
izlerlerse, yönetilenler de onlar gibi davranýp
onlarý takip ederler.
Baz bazla, kaz kazla, kel tavuk topal horozla.
Bir kimse, kendi niteliðine uyan, kendine denk
olan, kendine benzeyen kimselerle beraber olur,
arkadaþlýk eder, düþüp kalkar.
Bedava sirke baldan tatlýdýr.
Emek verilmeden, karþýlýðý ödenmeden ele
geçirilen þeylerin kýymeti ne kadar düþük olursa
olsun kiþinin pek hoþuna gider.
Belâ geliyorum demez.
Hayat iniþli çýkýþlý bir yoldur. Ýnsanýn
karþýsýna neyi, ne zaman çýkaracaðý hiç bilinmez.
Ýnsan bir anda, hiç umulmadýk bir zamanda
kötülüklerle, felâketlerle karþý karþýya kalabilir.
Bu yüzden tedbiri elden býrakmamak gerekir.
Beleþ atýn diþine (yaþýna, yularýna, dizginine)
bakýlmaz.
Bir çaba, bir emek harcanmadan, bedava elde
edilen þeyler insana oldukça hoþ gelir. Bu sebeple
bir kusuru, bir eksiði var mý diye bakýlmaz; güzel
olup olmadýðý aranmaz, niteliklerine pek dikkat
edilmez.
Besle, büyük danayý; tanýmasýn anayý.
Anne ve babalar çocuklarýn saðlýklý büyümeleri,
iyi bir eðitim görmeleri için her türlü zorluða
katlanýrlar. Ama buna karþýlýk çocuklarýndan
umduklarýný bulamazlar. Çocuklar kendilerine karþý
gerekli saygý ve sevgiyi göstermezler, hayýrsýz
olurlar, onlarýn deðerini bilmezler, onlarý
tanýmazlar. Dolayýsýyla da anne ve babanýn
emeklerine karþý nankörlük etmiþ olurlar.
Besle kargayý, oysun gözünü.
Kimi nankör, kötü niyetli, sütü bozuk kimseler
vardýr ki, hiç de lâyýk olmadýklarý hâlde sen onlara
iyilik yaparsýn, onlar da sana fenalýkla karþýlýk
verirler.
Beþ parmaðýn beþi bir deðil (olmaz).
Bir eldeki parmaklarýn kimisi uzun, kimisi de
kýsadýr. Bunun gibi bir anne-babadan olmuþ, ayný
çatý altýnda yetiþmiþ kardeþlerin de fiziksel ve
ruhsal yapýlarý birbirinden farklýdýr. Huylarý,
becerileri, karakterleri birbirine benzemez. Bu
durum toplumdaki diðer insanlar için de söz
konusudur, onlar da birbirlerinden çeþitli
nitelikleriyle ayrýlýrlar.
Beterin beteri vardýr.
Kötü bir duruma düþtüðümüzde, bir belâ ile
karþýlaþtýðýmýzda bundan kötüsü de olamaz diye
düþünmemeli; daha da kötüsünün olabileceðini
aklýmýzdan çýkarmadan gereken sabrý göstermeli,
Allah`a sýðýnmalýyýz.
Býçaðý kestiren kendi yüzü suyu, insaný sevdiren
kendi huyu.
Ýyi su verilmiþ çelikten yapýlan, ustalýkla
bilenen býçak dayanýklý ve keskin olur; bu da onun
deðerini artýrýr. Kiþileri deðerli, sevimli kýlan da
huy güzelliðidir. Geçimsiz, huysuz kimseler toplumca
sevilmezler.
Býçak sapýný kesmez.
Býçaðý býçak yapan demir kýsmý ile sap kýsmýdýr.
Demir kýsmý, saplý kýsmýna iliþemez. Ama baþka
býçaklarýn saplarýna iliþip zarar verebilir. Bunun
gibi insanlar da çok yakýnlarýna,
anne-baba-evlâtlarýna ve diðer akrabalarýna kolay
kolay zarar veremez. Aralarýnda onlarý bütünleyen,
birbirlerine baðlayan bir kan, bir sevgi baðý
vardýr.
Býçak yarasý geçer (onulur), dil yarasý geçmez
(onulmaz).
Býçak ya da herhangi bir silâhýn açtýðý yara bir
süre sonra iyileþir, vücutça onulur. Ama dilden
çýkan kötü ve acý sözlerin gönülde açtýðý yara,
býraktýðý izi kolay kolay kapanmaz; her hatýrlamada
yeniden açýlýr, insana üzüntü verir.
Bilen bilir, bilmeyen aslý var sanýr.
Ýnsan bir þeyi duymuþsa, o ancak bir
söylentidir; doðruluðu belirsiz, gerçekliði de þüphe
götürür. Ancak insanlar söylentilerin bu yanýna
bakmazlar, duyduklarýný baþkalarýna aktarýp dedikodu
yaparlar. Konuþulan bir olayýn aslýnýn olup
olmadýðýný ancak gören bilir, görmeyen ama
söylenenleri duyanlar ise dedikodularý gerçekmiþ
gibi kabul ederler.
Bilinmedik aþ ya karýn aðrýtýr, ya baþ.
Anlamadýðýmýz, daha önce denemediðimiz, iç
yüzünü bilmediðimiz bir iþ yapmaya kalkýþmak akýl
kârý deðildir. Çünkü tanýþýk olmadýðýmýz bu iþin
baþýmýza iþ açmasý, bize zarar vermesi kuvvetle
muhtemeldir. Bunun için bir iþe giriþirken dikkatli
olmak zorundayýz.
Bilmemek ayýp deðil, sormamak (öðrenmemek) ayýp.
Ýnsan hayatý için bilgi oldukça önemlidir. Ne ki
insan her þeyi bilmez. Bilmesine de imkân yoktur.
Ýnsanýn her þeyi bilmemesi doðaldýr. Bunun
utanýlacak bir yaný da yoktur. Ancak imkân varken
bilmediklerini sorup öðrenmemesi, biliyorum tavrýyla
bir iþe giriþmesi son derece sakýncalýdýr ve
kusurludur. Çünkü yanlýþ bir yola saparak hem
kendine, hem de baþkalarýna zarar verebilir.
Bin bilsen de bir bilene danýþ.
Herkes eþit bilgiye sahip deðildir. Çok iyi
bildiðimizi sandýðýmýz konunun bilmediðimiz bir yaný
olabilir, o konuyu bizden daha iyi bilenler de
çýkabilir. Bu yüzden bir iþe kalkýþmadan önce bu
gibi kimselere danýþmalý, onlarýn bilgi ve
tecrübelerinden yararlanmalýyýz. Eksiðimizi ancak
böyle giderebilir, yanlýþýmýzdan ancak böyle
kurtulabilir, iyi bir sonuca da ancak böyle
kavuþabiliriz.
Bin dost az, bir düþman çok.
Sýkýntýlý bir anýmýzda, kötü bir günümüzde hemen
yardýmýmýza koþan, daima iyiliðimizi isteyen
dostlarýmýzdýr. Derdimizi onlarla unutur, mutluluðu
onlarla tadarýz. Onlardan zarar deðil, yalnýzca
fayda görürüz. Bu sebeple ne kadar çok olurlarsa,
bizim için o kadar iyidir. Ama düþmanýmýz olan
yalnýzca bizim kötülüðümüzü ister, bir tane de olsa
onun varlýðý bizi rahatsýz eder.
Bin merak bir borç ödemez.
Ne denli kaygý içinde olursan ol, bunun borcunun
ödenmesinde hiçbir yararý yoktur. Tasalanmayý
býrakýp borcunu ödemek için çaba harcamalý, yollar
aramalýsýn.
Bin nasihatten bir musibet yeðdir.
Yanlýþ bir yol tutmuþ kimi insanlar vardýr ki,
onlara ne kadar çok öðüt verirsen ver, tuttuklarý
yanlýþ yoldan onlarý çevirmekte bu öðütler bir fayda
temin etmez. Ama takip ettiði yanlýþ yolda baþýna
gelen bir felâket, onu doðru yola getirmekte daha
etkili olur. Çünkü kötü tecrübelerin öðretme gücü
oldukça büyüktür.
Bin ölçüp bir biçmeli.
En basitinden en zoruna, yapmaya çalýþtýðýmýz
iþin bütün ayrýntýlarýný önceden düþünmeli; gerekli
ölçümleri yapmalý, sonucu iyi hesaplamalý, sonra iþe
giriþmeliyiz. Yoksa istemediðimiz bir zararýn ortaya
çýkmasýndan duyacaðýmýz piþmanlýk fayda etmez.
Bin tasa (kaygý) bir borç ödemez.
Çok tasalanmak ve üzülmekle borçtan kurtulunamaz.
Çünkü borç durduðu yerde ödenmez. Borcu ödemek için
bir þeyler yapmalý, harekete geçip çalýþmalý, kimi
çýkýþ yollarý aranmalýdýr.
Bir adama kýrk gün deli desen deli olur.
Ýnsana yapýlan sürekli telkinler sonunda bir
neticeye ulaþmak mümkündür. Çünkü insan etkilenen
bir varlýktýr. Birtakým iyi ya da kötü duygular,
düþünceler ve inançlarýn sürekli telkin edilmesiyle
insanlar biçimlendirilip yönlendirilebilirler.
Bir adamýn adý çýkacaðýna caný çýksýn.
Toplumun bir kiþi hakkýnda verdiði yargý öyle
kolay kolay deðiþmez. Toplum kiþiyi nasýl
nitelemiþse, kiþi o niteliðiyle tanýnýr. Adý bir
kere kötüye çýkan kiþi, iyi de olsa toplumun bu
yargýsýnýn önüne geçemez. Adýna sürülen bu leke onun
yakasýný býrakmaz. Nereye gitse bu leke yüzüne
vurulur, itilip kakýlýr, sýkýntýlar içinde kalýr.
Böyle yaþamak kiþi için ölmekten daha iyidir.
Bir aðýzdan çýkar bin aðýza yayýlýr.
Bir sýrrýn yayýlmasý istenmiyorsa, kimseye
söylenmemelidir. Sýr aðýzdan çýktý mý hemen yayýlýr,
gizli kalmasýný önlemek çok zordur. Çünkü insanýn
merak ve dedikoduya eðilimi vardýr. Bu eðilim sýr
olan þeyin dilden dile dolaþmasýna, toplum içinde
yayýlmasýna yol açar.
Bir ahýrda at da bulunur, eþek de.
Bir toplumda iyi, yararlý ve güzel iþler
yapanlar bulunduðu gibi kötü, yararsýz ve çirkin
iþler yapan insanlar da bulunabilir.
Bir baþa bir göz yeter.
Ne kadar çok malý olsa da insan yine de elde
etmek ister, geleni geri çevirmek istemez. Oysa
insan hayatta ihtiraslý olmamalý, ihtiyacýndan
fazlasýný düþünmemelidir. Kanaatkâr olan kimseler
ihtiyaçlarý kadar olaný yeter görürler.
Bir bulutla kýþ olmaz (Bir çiçekle yaz gelmez).
1. Önemli bir durumun netlik kazanmasý için
küçük, önemsiz belirtilerin varlýðý yeterli
deðildir. 2. Güzel ve hoþ da olsa, küçük bir deðeri
elde etmekle mutluluk tam anlamýyla yakalanmýþ
sayýlmaz.
Bir çöplükte iki horoz ötmez.
Bir toplumda iki baþ, bir iþ yerinde iki
yönetici olmaz. Olursa aralarýnda kýskançlýk,
çekememezlik yüzünden anlaþmazlýk çýkar; fikir
ayrýlýðýna düþerler; biri diðerini yok etmeye,
bulunduðu yere tek baþ olmaya çalýþýr. Bu çatýþma
sonunda güçlü kalýr, güçsüz gider. Bu da az þeye mal
olmaz.
Bir deli kuyuya bir taþ atmýþ, kýrk akýllý
çýkaramamýþ.
1. Aklî dengesini yitirmiþ kimi insanlarýn
yaptýklarý öyle iþler vardýr ki, bunu akýllý
insanlar bir araya gelse ne yorumlayabilir, ne de
çözebilirler. 2. Kimi zaman bir insan öyle delice
bir iþ yapar ve zarara yol açar ki, pek çok akýllý
kimse bir araya gelir ama bu zararý gideremez; iþi
de düzeltemez.
Bir (sað) elinin verdiðini öbür (sol) elin
görmesin.
Yardým yapmak bir insanlýk görevi, dinî bir
emirdir. Ancak bunu yapmanýn da bir yolu yordamý
vardýr. Yoksula yardým ederken insanýn amacý kendini
gösterip övünmek deðil, görevini ve sorumluluðunu
yerine getirmektir. Bu bakýmdan yoksullarý inciten
gösteriþlerden kaçýnmak; kimsenin haberi, hatta en
yakýnlarýn bile haberi olmadan yardým yapmak
gereklidir. Yoksa tersine bir hareket yardým edilen
kimseyi mahcup duruma düþürür, yapýlan iyilik de
iyilik olmaktan
çýkar.
Bir elin nesi var iki elin sesi var.
Ýnsanýn gücü sýnýrlýdýr. Bunun için büyük
iþlerin üstesinden tek baþýna gelemez. Bu tür iþleri
baþarabilmek için baþkalarýyla iþbirliðine,
dayanýþmaya girer. Güçleri birleþtirerek zor iþlerin
altýndan böylelikle kalkar.
Bir evde düzen olunca düzenbaz olmaz.
Eðer bir ailenin hemen bütün fertleri arasýnda
bir uyum, bir anlaþma, karþýlýklý sevgi ve hoþgörü
varsa, o ailede düzen de var demektir. Dolayýsýyla
ailenin huzurunu kaçýracak bir kimsenin bu ailede
barýnmasý da mümkün deðildir.
Bir göz aðlarken öbür göz gülmez.
Aile fertleri birbirine kan ve akrabalýk
baðlarýyla baðlýdýrlar. Onlar bir vücudun azalarý
gibidirler. Dolayýsýyla ailenin bir ferdine gelen
zarar, bütün aile fertlerine gelmiþ gibidir. Hemen
hepsi de ayný ölçüde üzüntü çekerler.
Bir günlük beylik, beyliktir.
Ýnsanlar her zaman arzu ettikleri nimetlere
kavuþup bunun sefasýný süremezler. Bu sebeple çok
kýsa bir süre içinde de olsa, çevresindekilerden
daha üstün, dertlerden uzak ve arzu ettiði biçimde
bir an yaþamak o kiþi için güzel bir þeydir.
Bir insaný tanýmak için ya alýþ veriþ etmeli, ya
yola gitmeli.
Ortak bir iþe girmeden insanlarýn gerçek yüzünü
anlamak oldukça zordur. Alýþ veriþ etmek, onlarý
tanýmak bakýmýndan önemli ölçüttür. Çünkü alýþ veriþ
bir þeye sahiplenmeyi gerekli kýldýðý için kiþinin
çýkarcý yönünü bütün çýplaklýðýyla ortaya koyar.
Yolculuk ise fedakârlýðý, cesareti, mertliði
gerektirir; dolayýsýyla yolculukta karþýlaþýlan
zorluklar sebebiyle ortaya konan davranýþlar
kiþilerin niteliklerini belirgin kýlar.
Biri yer, biri bakar; kýyamet ondan kopar.
Bir toplumun sahip olduðu varlýklardan her fert
bir adalet çerçevesi içinde yararlanmalýdýr. Eðer
böyle olmaz, adaletli davranýlýp hak gözetilmez,
sadece bir kýsým insanlarýn yararlanmasýna göz
yumulup diðer insanlarýn yararlanmasýna fýrsat
verilmezse kargaþa çýkar; kavga baþ gösterir,
toplumdaki sosyal barýþ zedelenir, düzen bozulur,
insanlar birbirlerine düþer.
Bir koyundan iki post çýkmaz.
Bir iþ, nesne ya da insandan temin edilecek
faydanýn bir ölçüsü, bir sýnýr vardýr. Alýnabilecek
alýndýktan sonra, onlardan bir kez daha verim
istemek, onlarý bu konuda zorlamak doðru deðildir.
Bu davranýþýn devamý insaný yanlýþ bir yola götürüp
zarara sokabilir.
Bir kötünün yedi mahalleye zararý dokunur
(vardýr).
Yalancý, düzenbaz, iffetsiz bir kimse sadece
kendi çevresine zarar vermekle kalmaz; kötülüklerini
daha geniþ çevrelere de taþýr. Kendinin,
yakýnlarýnýn, çevresinin ve daha geniþ muhitlerin
adýný lekeler; bu leke gittikçe yayýlýr.
Bir mýh bir nal kurtarýr, bir nal bir at
kurtarýr.
Küçük ve kýymetsiz gördüðümüz þeyler zaman gelir
çok önem kazanýr ve büyük iþ görebilir. Küçük bir
somun parçasý yüzünden bir dikiþ makinesinin
çalýþmamasý, iþlerin yatmasý mümkündür. Bu sebeple
herhangi bir nesne, iþ ya da olayý küçük görmeyip
önemle ele almak gereklidir.
Bir selâm bin hatýr yapar.
Dinimizin bir emri olan selâm, bir bilgi ve
sevgi belirtisidir. Dolayýsýyla gönül kazanmanýn
önemli bir anahtarýdýr. Yakýnlarýmýza,
arkadaþlarýmýza, hatta yabancýlara bile vereceðimiz
selâm onlarla aramýzda bir yakýnlýðýn doðmasýna yol
açar; gönülleri birbirine yaklaþtýrýr. Bu sebeple
selâmlaþmayý ihmal etmemek gereklidir.
Bir sýçrarsýn çekirge, iki sýçrarsýn çekirge,
üçüncüde ele geçersin çekirge.
Bir suçu iþleyebilir, kanunsuz bir iþi yapabilir
ve yakalanmayabilirsin. Hatta bunu birkaç kez de
baþarabilirsin. Ama bu böyle devam etmez, eninde
sonunda yakayý ele verirsin.
Bir sürçen atýn baþý kesilmez.
Kusursuz insan olmaz. Hemen her insan bir
yanlýþlýk yapabilir. Bu bakýmdan sürekli iyi iþ
yapan, doðru yoldan çýkmayan, kiþiliðini her yönüyle
kanýtlamýþ olan bir kimseyi, bir kez hata yaptý diye
gözden çýkarmak, olumsuzlamak ve cezalandýrmak doðru
deðildir. Yapýlacak þey, yalnýzca uyarýda bulunmak
olmalýdýr.
Bir þeyin önüne bakma, sonuna bak.
Kimi iþler vardýr ki iyi baþlamamýþ ama iyi
sonuç vermiþtir. Üstelik baþlamýþ bir iþte geri
dönmek de zordur. Bu sebeple bize düþen yolumuza
azimle devam etmek, gereken çabayý göstermek, iþi
lâyýkýyla yapmaya çalýþmaktýr.
Bir yemem diyenden kork, bir oturmam diyenden.
Kimi insanlar vardýr ki dedikleriyle yaptýklarý
birbirine uymaz. Kimi isteksiz görünüp yemem diyen
insanlarýn isteklilerden daha çok yedikleri, kimi
hevessiz görünüp kalamam diyen insanlarýn da
diðerlerinden daha çok oturduklarý, hatta yatýya
kaldýklarý bile görülmüþtür.
Bitli (kurtlu, çürük) baklanýn kör alýcýsý olur.
Deðersiz, iþe yaramaz, kötü þeylerin de
müþterisi olur. Onlarý kimileri anlamadýðý,
kalitesini bilmediði için alýr; kimileri de
kendileri bakýmýndan bizim kavrayamadýðýmýz bir
deðer ifade ettiði için alýr.
Boðaz dokuz (kýrk) boðumdur (boða boða söyler).
Bir sözü düþünüp taþýnmadan, içimizden
geçirmeden, kendi kendimize ölçüp tartmadan,
doðuracaðý sonuçlarý hesaplamadan, düzeltmeden
söylememeliyiz. Ola ki istemediðimiz bir sözü
aðzýmýzdan çýkarmýþ olabiliriz. En doðrusu, uygun
biçimi bulduktan sonra söylemektir.
Bol bol yiyen, bel bel bakar.
Bugünün yarýný da vardýr. Savurganlýk yapýp
elindekini bol bol harcayan, düþünceli davranýp
ilerisi için bir þey býrakmayan kimse, yarýn
geçimini temin edecek bir þey bulamaz. Baþkalarýna
muhtaç olur, onun bunun eline bakar.
Borç iyi güne kalmaz.
Borçlu olan, borcunu hemen ödemenin yollarýný
aramalýdýr. Elim geniþleyince, ileride öderim diye
düþünmesi son derece sakýncalýdýr. Çünkü gelecek
günlerin ne göstereceði belli olmaz. Eli daha da
darlaþabilir. Dolayýsýyla borcunu ödemesi güçleþir,
gün geçtikçe de borcu artar.
Borçlunun yalýmý alçak olur.
Borçlu kimseler, borçlarýný ödeyemedikleri için
alacaklýlarý yanýnda rahat olamazlar; baþlarý
yukarýda yürüyemezler, üzülüp incinirler, sanki
suçlu gibi dururlar, kendilerini ezik hissederler.
Borçsuz çoban yoksul beyden yeðdir.
Beyleri bey yapan cömertlikleri, ellerindeki
varlýklarý yoksullara daðýtmalarýdýr. Varlýksýz,
sýkýntý içinde yüzen bir beyin sadece adý kalmýþtýr.
Varlýðý olmayan, yoksullarý gözetme ve doyurma
görevini yapamayan bir bey için bu durum acý
vericidir. Böyle bir konumda bey olmaktansa borçsuz,
tasasýz, kýt kanaat geçinen bir çoban olmak daha
iyidir. Çünkü, o yoksulluða alýþkýndýr.
Borçtan korkan kapýsýný geniþ (büyük) açmaz.
Alacaklýnýn yanýnda yüzü yerde olmak istemeyen,
borç etmekten korkan kimse tedbirli olur;
masraflarýný kýsar, geliþigüzel harcamalar yapmaktan
kaçýnýr, kendine uygun bir yol seçip ona buna
ziyafet vermekten uzak durur.
Borç uzayýnca kalýr, dert uzayýnca alýr.
Hemen her þeyin bir yapýlma zamaný vardýr. Borç
da zamanýnda ödenmezse kiþilerde bir gevþeklik
görülür, borçluluk duygusu zamanla azalýr. Borç uzun
süre ödenmez olur, hatta hiç ödenmez bile. Dert de
böyledir; zamanýnda önlem alýnmaz ve hastalýk
uzarsa, kiþi sonunda güçsüz kalýr; dayanma gücü
kalmaz ve ölür.
Borç yiðidin kamçýsýdýr.
Birisine borçlanan, borcunu da ödemek isteyen
kimse kendini daha çok çalýþmak ve kazanmak zorunda
hisseder; bu yönde giriþimde bulunur.
Bostan yeþil (gök) iken pazarlýða oturulmaz.
Ne olacaðý, nasýl geliþeceði, nasýl
sonuçlanacaðý bilinmeyen bir konu, iþ ya da durum
üzerinde anlaþmaya varýlýp söz verilemez.
Boþ çuval ayakta (dik) durmaz.
1. Karný aç olan kimse, iþ yapamaz. 2.
Beceriksiz, deneyimsiz, bilgisiz kimse bir iþ
tutunamaz. 3. Hiçbir tutamaðý bulunmayan,
gerçeklerden uzak, temelsiz düþünce ya da plânlarla
sonuca ulaþýlamaz.
Boþ fýçý çok (fazla) langýrdar.
Gösteriþe düþkün, bilgisiz, deneyimsiz kimse
kendini ön plâna çýkarmak ve bilgiçlik taslamak
amacýyla çok konuþur; her sözün arasýna girer,
etrafýndakileri rahatsýz eder.
Boþ gezmekten bedava çalýþmak yeðdir.
Boþ olmak, hiçbir uðraþa girmeden gezmek insaný
tembelliðe, miskinliðe alýþtýrýr. Öyle ki bu
insanlarýn kimisi can sýkýntýsýndan ne yapacaðýný
bilemez olur, yanlýþ yola sapar, kötülüklere bile
bulaþýr. Parasýz da olsa çalýþmak, boþ oturmamak
insaný hareketli ve canlý yapar; giriþimcilik
yeteneðini artýrýr, onu geliþtirir, zararlý
alýþkanlýklardan kurtarýr. Ýleri de para kazanacaðý
bir iþ bulmasýna da kapý aralar.
Boþ torba ile at tutulmaz (Boþ torbaya eþek
gelmez).
1. Hiç kimse emeðinin boþa çýkmasýný istemez,
karþýlýðýný mutlaka bekler. Bir kimseye iþ
yaptýrmak, onu bir yere baðlamak istiyorsanýz, ona
emeðinin karþýlýðýný da ödemek zorundasýnýz. 2.
Hemen her iþ çoklukla bir emek, masraf ve fedakârlýk
ister. Bunlarý gösteriniz ki elde etmek istediðinize
kavuþmanýz mümkün olsun.
Boynuz kulaðý geçer (Boynuz kulaktan sonra çýkar
ama kulaðý geçer).
Eðitime sonradan da baþlasa kimi yetenekli,
becerikli, öðrenme ve kavrama gücü geliþkin olan
çýrak veya öðrenci, ustasýndan ya da öðreticisinden
daha ileri gidebilir; onlardan daha baþarýlý
olabilir.
Böyle gelmiþ böyle gider.
Öteden beri süre gelen durum, kurulu düzen, halk
arasýnda yaþayan gelenek ve görenekler kolay kolay
deðiþmez.
Bugün bana ise yarýn sana.
Neyin ne zaman olacaðý bilinmez; bu ister
felâket, ister nimet olsun. Bugün ben bir felâket ve
haksýzlýkla karþýlaþmýþsam, yarýn da sen ayný
durumla karþýlaþabilirsin. Bugün sen nimetler içinde
bulunup mutluysan, yarýn da ben kavuþup mutlu
olabilirim. Bunu aklýndan çýkarma.
Bugünün iþini yarýna býrakma.
Bir iþ günü gününe yapýlmalýdýr. Ýþi yarýna
býrakmak kimi olumsuzluklarý da beraberinde getirir.
Yarýn daha önemli bir iþin çýkmayacaðýný nereden
bilebiliriz? Diyelim ki çýktý, o zaman ne yapacaðýz?
Kuþkusuz bugünkü iþten önce onu yapacaðýz, bugünkü
iþ de kalacak. Dolayýsýyla iþler birikmeye
baþlayacak, çýkmaza girecek. Ayrýca bugün yapýlmasý
gereken iþin sonraki güne býrakýlmasýyla önemini
yitirmesi, istenen sonucu vermemesi de söz konusu
olabilir.
Bugünkü tavuk yarýnki kazdan iyidir.
Az da olsa bugün elimizde bulunan bir nimet,
imkân ya da nesne, büyük de olsa henüz elimize
geçmemiþ olandan daha daha iyidir. Çünkü henüz
elimize geçmemiþ olan, ihtimal dahilindedir. Bir
engel çýkýp onun elimize geçmesi gerçekleþmeyebilir.
Oysa ötekinin elimizde olmasý gerçekleþmiþtir.
Buðday baþak verince orak pahaya çýkar (kýymete
biner).
Kimi zaman ortada duran, pek önemli görünmeyen
þeyler kendilerine ihtiyaç duyulunca çok deðer
kazanýrlar. Ýsteklisi çok olan nesnenin fiyatý
artar. Sözgelimi yazýn ortasýnda el sürülmek
istenmeyen odun ya da kömür, kýþa doðru birden
kýymet kazanýr; ucuzken pahalý olur.
Buðdayým var deme ambara girmeyince, oðlum var
deme yoksulluða düþmeyince.
Tarlada ya da harmanda duran, henüz hasadý
yapýlýp ambara girmemiþ ürün bizim sayýlmaz. Çünkü
bir yangýn, bir sel, yaðmur ya da baþka bir felâket
onun harap olup yok olmasýna yol açabilir. Anne ve
babanýn varlýklý olduðu günlerde oðulun gerçek
kiþiliði ortaya çýkmaz. Ne zaman anne-baba
yoksullaþýr, iþte o zaman gerçek yüzü ortaya çýkar.
Eðer oðul, anne-babasýna karþý olan görevlerini
yerine getirmiyor, onlardan yardýmýný esirgiyorsa,
ona iyi bir oðul denemez.
Buðdayýn yanýnda acý ot da sulanýr.
Mümkün olduðunca dikkatli olunup iyi ve
yararlýnýn yanýnda, kötü ve yararsýzýn geliþip
büyümesine fýrsat verilmemelidir.
Bükemediðin eli öp.
Kendisiyle mücadele ettiðin rakibinin kuvveti,
bilgisi ve becerisi karþýsýnda baþarý gösteremeyip
maðlûp olduysan rakibinin üstünlüðünü kabul et; bu
onurlu bir davranýþ olacaktýr.
Bülbülü altýn kafese koymuþlar, ah vataným
demiþ.
Ýnsan, özgürlüðünü ancak vatanýnda bulur. Bu
bakýmdan vatan en deðerli varlýðýdýr insanýn. Orda
doðmuþ, orda büyümüþ, orda doymuþ, orda tatmýþtýr
mutluluðu. Bu sebeple yurdundan uzakta yaþamak, ne
denli bolluk içinde olursa olsun insana zor gelir.
Nasýl ki bülbül asýl vataný olan yeþil tabiatý,
kanat çýrpacaðý mavi gökleri özleyip ister ve altýn
kafesten kurtulmaya çalýþýrsa, insan da (hele bir de
tutsaksa) özgür yaþayacaðý vatanýný ister ve
hasretini çeker.
Bülbülün çektiði dil (i) belâsýdýr.
Bir karganýn kafese konup beslendiði pek
görülmemiþtir. Ama bülbül için kafesler sürekli
yapýlýr durur. Bunun tek sebebi, sesinin
güzelliðidir. O oldukça güzel öter ve bunun için
yakalanýp kafese konur. Ýnsanlar bundan ders
almalýdýr. Çünkü düþünüp taþýnmadan, sonunun nereye
varacaðýný hesaplamadan sarf edilen sözler, insanýn
baþýna dert açabilir. Dili yüzünden belâya saplanýp
zarar görebilir.
Büyük balýk, küçük balýðý yutar.
Güçlü olan kendinden güçsüzü ya ezer, ya yok
eder, ya da kendisine baðlý kýlar. Bu durum insan
için olduðu kadar, ticarî iþletmeler ve devletler
arasýnda da çoklukla söz konusudur. Kiþiye düþen,
yok olmamak için var gücüyle mücadele etmektir.
Büyük baþýn derdi büyük olur.
Bir iþ ne kadar büyükse çözüm bekleyen sorunlarý
da o kadar büyük olur. Dolayýsýyla bir iþletmeyi
idare eden, bir toplumu yöneten, kýsacasý büyük
iþlerin baþýnda bulunan kimselerin de hem
sorumluluklarý, hem de dertleri büyük olur.
Büyük lokma ye (de), büyük söz söyleme.
Ýnsan çoklukla nefsine yenik düþer. Kendini pek
çok konuda ön plâna çýkarmak, ne kadar becerikli ve
akýllý olduðunu belirtmek ister. Bu durum onun
böbürlenmesine, ben olsaydým öyle deðil, böyle
yapardým; þunu yapsaydý kötü duruma düþmezdi; ben
asla onun yaptýðý gibi kötü bir þey yapmam; o sözler
de söylenir miydi? gibi sözler sarf etmesine sebep
olur ki, böyle bir tavýr sergilemek son derece
zararlýdýr. Dünya ve insanlýk hâli bu, öyle bir gün
gelir ki, yerip kýnadýðýmýz kiþinin baþýna gelenler
bizim de baþýmýza gelebilir ve gülünç duruma
düþebiliriz. Bu sebeple aðzýmýzdan çýkacak söze
dikkat etmeli, büyük söz söylemekten kaçýnmalýyýz.